Sabah salonda sızıp kaldığım koltuktan 'Günaydin' demek bu pazar gününe imkansiz sandım. Kankamla toparlanip dışarı attık kendimizi, mahallenin fırıncısından da yedik bi fırca - vay efendim araba oraya park edilir miymiş? - ama dedim ki; önce bi gidip ööyleee denize bakalim. Tam 4 adım sonra, 'Günaydın' dedi İstanbul tüm ihtişamıyla, ona karşı gelmek olmazdı haşa. 'Günaydın' dedim içten bir fısıltıyla.
Bir ilkbahar sabahı ' Güneş gülümsüyor kızlar size' dedi kayıklar bize.
Kankam ayakkabılarını bağladı uzanırcasına karşı sahile |
Hal böyleyken boğaz fonlu fotoğraflar çekmek farz oldu bize.
Garip olan; Garipçe yolunda çektiğim fotoların hepiciği bi garipti. İnsan da, briket de, bank da geçici idi, dağlar ve Boğaz kalıcı diye midir nedir böyle çıktı bu fotoğraflar?
Derken yavaştan Marmara'nın ucu göründü...
Boğaz'ın dibi göründü...
Derken girdik ara sokaklara...
İstanbul'daydık ve yoktu gürültü...
Sokaklar emrimize amade...
Arada deniz göze yine göründü...
Audrey Thinkerbell Süt Beyaz Hepburn çok mutluydu...
Ağaçlar gördük upuzun;, kökleri var toprağın altında boylarınca. Audrey Thinkerbell Süt Beyaz Hepburn çok mutluydu, zira 'Ne Hint'te ne Çin'deydik, ışıl ışıl bir BAHAR içindeyiz' dik. Yolda Edith Piaf ve Kardeş Türküler arkadaşlık etti bize.
Garipçe de garip bir yerdi. Köy kooperatifinin deniz kıyısındaki mekanının yıkılmasından sonra adını hatırlamadığım 'balıkçı kahvaltı' mekanının tekelinde; duyanın gelmiş olduğu, tuhaf bir yerdi Garipçe. Bakir falan değildi.
Deniz az gelin bu tarafa dedi. Çağırırsın da, gelmez miyim diye gittim bir koşu yanına... Küçücük bir köy, minicik bir koyda Garipçe; önünden koskoca Roro'lar geçen.
Su berraktı; içi dışı birdi. Minik kız denize taş atıyordu; neydi insan oğlunun suyu dalgalandırmakla imtihanı
yüzyıllardır süren :)
|
Elveda dedik tekelleşmiş Garipçe sahiline...
Attık kendimizi Rumeli Feneri'ne.
Hey gidi Karadeniz; selam olsun sana!
Kankam da anı yakalıyordu, ben de...
Elimizde mekanın ruhuna tezat akıllı telefonlarımızla...
Anı aşıp, yarına bakalım deyiverdik. Kankam tweet attı 'Falında Albatros çıkan bi kankam var' . O falda başka bir şey daha çıktı; hikayesi efsunlu, burada paylaşılamayacak.
Ağzınıza layık serpme kahvaltı |